Kuzine

Güneşin gökyüzüyle ahenkle dans ettiği şu sıralar, yanımda sevdiğim/seveceğim insanların olduğu küçük bir ada kumsalında olmayı deliler gibi istediğim bir günün akşamüstündeyim. Abartılacak bir şey değil yahu, ara ara size bize hep olur böyle. Sahi, sizden n’aber ? Papatyaların, kıştan kalma kardelenlerin ufak ufak sinyaller çaktığı şu sıralar siz nasılsınız ? Umuyorum ki bir papatyasınızdır. Yoksa kıştan kalma mısınız kardelenler gibi ? Uyanın artık, çıkarın kafanızı topraktan dışarı. Bakın bakalım şöyle bir etrafınıza. Ilık ılık esen lodos ile yüzünüzü yıkayın.  Gündür her şeyin döndüren yüzünü. Dönün yüzünüzü güne, güneşe. Söyleyeceklerinizi söyleyin daha sonra, öylece durmasın içinizde. Bir sigara yakın, canınızı ne sıkıyorsa sövün hatta. Gücün buncası bizdeyken binaların bizden daha büyük olması durumuna sövün. Özgür olduğunuzu, istediğiniz gibi yaşayabileceğinizi ve her şeyin kendi elinizde olduğunu söyleyen irili ufaklı polyannacılara sövün. Gömmeyin kafanızı toprağa öylece. Bilirsiniz işte, önceden susmak zorken şimdi konuşmak zorlaştı. Kardelen olup susmak yerine papatya gibi bağırın çağırın.

 

İtiraf etmek gerekirse yaşadığınız hayatları merak ediyorum. Hayatlardan ziyade insanın içine düştüğü durumlarda neler hissettiklerine kafayı taktım. Aynı aktivitelerden aynı zevkleri mi alıyoruz mesela ? Ya içimizdeki aynıysa ama her birimiz farklı davranıyorsak ? Veya yalnız kaldıysak ve etrafta yapacak hiçbir şey yoksa eşit seviyede mi sıkılıyoruz acaba ? Kimisi utangaçlıktan kimisi de yanına kimseyi yakıştıramadığından yalnızlığı çok ama çok sevdiğini söylüyor. Yalnızlık gerçekten çok sevilecek bir şey midir ? Yoksa bir nebze kendimizi mi kandırıyoruz ? Ben yalnız kalmanın insanın doğasına aykırı bir durum olduğunu düşünüyorum mesela. Ama bazı anların tadının yalnızken daha iyi çıkarıldığını da düşünüyorum yalan yok. Mesela bir göl kenarında oturduğumu hayal ettiğimde yanımda hiç kimsecikler olmuyor. Uzun bir yolda araba kullandığımı düşündüğümde de keza aynı şekilde. Ama yolculuğum hep sevdiğim insana kavuşmak için oluyor hayalimde. Orada bile yapayalnız değilim yani. Göl kenarında yanımda biri beliriverirse veya yolculuğumun sebebi biri için olursa ve bu kişiler aynı kişilerse haberiniz olur muhtemelen. Basarım nikahı anında *smile 

 

Bazen körlerin, sağırların halinden çok iyi anladığımı düşünüyorum. Gözlerim ve kulaklarım yerinde, yanlış anlaşılmasın. Sadece bazıları sanki yerine getirmeleri gereken işlevlerini icra etmekte güçlük çekiyorlar. Varlar ama yoklar da. Baktığım yerde baktığım şeyin değil kafamdaki her neyse onun silüeti beliriyormuş gibi. Bazen de işittiğimi duyamıyorum. Kulağıma girenle beynimi gıdıklayan arasında bir farklılık var yahu. Üstelik iyiye ya da kötüye de yoramıyorum içine düştüğüm bu şeyi. Çünkü bazen, karşımdaki varlığından rahatsızlık duyduğum o şeyi öyle bir şeye dönüştürüyor ki, öyle mi güzel öyle mi tatlı oluyor. Bakmaktan dinlemekten kendimi alamıyorum. E bazen de sevdiğim insanları dinleyemiyorum tabi. Öyle tatlı tatlı bir şeyler anlatıyorlarken anca paragrafın sonunda aklım başıma geliyor da bozuntuya vermemeye çalışıyorum. Mimiklerimin beni ele verdiğinden çok eminim ama seviyor olacaklar ki bozuntuya vermiyorlar genelde. Ben de sizi seviyorum. Hepinizi. Mutlu kalın.

 

 

 

Yorum bırakın

WordPress.com'da bir web sitesi veya blog oluşturun

Yukarı ↑